29 Şubat 2012 Çarşamba

Şubat ayı neden kısadır?


İçinde bulunduğumuz günden dolayı ufak bir aydınlanma yaşamanızı sağlayacak bir yazı için okumaya devam edin efendim...
Bugün kullandığımız takvimin kökeni, Roma İmparatoru Julius Caesar (Jül Sezar)’ın, milattan önce 45 yılında, Mısırlı astronomi bilgini Sosigenes’e yaptırdığı “Jülyen” takvimine dayanır. Sosigenes bu takvimi hazırlarken bir yılı 365,25 gün olarak (365 gün 6 saat) kabul edip mevsim kaymalarını düzeltmeyi hedeflemiş ve bir yılın 12 ay olarak kalabilmesi için artık yıllarda 6 ayı 31 gün, 6 ayı ise 30 gün olarak ayarlamıştır. Artık olmayan yıllarda ise yılın son ayından bir gün eksilterek 29 güne düşürmüştür.

Peki Şubat ne alaka diyorsanız eğer; takvimin orjinalinde Mart ayı yılın ilk ayı olarak kabul edilmiş olup 31 gün olarak hesaplanmıştır ve takvimin düzenleyicisi olan Julius Caesar'ın ismi doğduğu ay olan Temmuz ayına verilmiş, beşinci ay anlamına gelen Quintilis, Iulius ile değiştirilmiştir.Takvimin ilk halinde aylar şu şekildedir;


Latince Adı
Türkçe Adı
Gün Sayısı
Martius
Mart
31
Aprilis
Nisan
30
Maius
Mayıs
31
Iunius
Haziran
30
Quintilis (Iulius)
Temmuz
31
Sextilis
Ağustos
30
September
Eylül
31
October
Ekim
30
November
Kasım
31
December
Aralık
30
Ianuarius
Ocak
31
Februarius
Şubat
29 ya da 30


Julius Caesar'ın öldürülmesinden sonra takvimde yapılan bu ıslahat düzgün şekilde uygulanamamış, 3 yılda bir artık yıl uygulaması yapılarak (hangi akla hizmet yapmışlar onu ben de anlayamadım) takvimde bozulmalara neden olunmuş, M.Ö. 8 yılına kadar 3 günlük kayma meydana gelmiştir. Bu tarihte  Augustus 12 yıl boyunca artık yıl uygulamasını durdurarak bu kaymayı gidermiştir. Bu düzeltmeyi yaparken de takvime o da kendi imzasını bırakıp, doğduğu ay olan Sextilis (altıncı ay)'in adını Augustus yapmıştır. Tabi bunu yaparken de Temmuz (Iulius) ayının 31 gün olması sebebiyle kendi ayı olan Ağustos'u da 31 güne çıkarmış ve bu bir günü de yine günah keçisi Şubat ayından eksiltmiş ve takvimi aşağıdaki hale getirmiştir;


Latince Adı
Türkçe Adı
Gün Sayısı
Martius
Mart
31
Aprilis
Nisan
30
Maius
Mayıs
31
Iunius
Haziran
30
Quintilis (Iulius)
Temmuz
31
Sextilis (Augustus)
Ağustos
31
September
Eylül
31
October
Ekim
30
November
Kasım
31
December
Aralık
30
Ianuarius
Ocak
31
Februarius
Şubat
28 ya da 29


Bu takvim yaklaşık 1600 yıl kullanılmış ve yerini Gregoryen Takvim (Miladi Takvim)'e bırakmıştır.

3 Ocak 2012 Salı

Unutulmayanlar

Öyle bir film düşünün ki, dönemin neredeyse bütün erkek başrol oyuncuları o filmde oynasın. 1981 yapımı Unutulmayanlar bu filmin ta kendisi. Kimler yok ki bu filmde... Cüneyt Arkın, Ekrem Bora, İzzet Günay, Fikret Hakan, Eşref Kolçak, Orhan Günşiray ve Selma Güneri.


Bir sinema filminden bekleyeceğiniz her şey filmde mevcut; aksiyon, dram, suç, gerilim, entrika, romantizm, komedi ve dahası.

Filmin ilginç bir özelliği, oyuncuların gerçek hayattaki isimleri canlandırdıkları karakterlerin isimleri olarak kullanılmış (Selma Güneri bu konuda istisna). Filmin konusuna gelecek olursak;
Karakterler kamyonculuk yapan eski sabıkalılardır. Fahrettin (Cüneyt Arkın), iyileştiremediği kızına ötenazi yapmış bir doktor, Ekrem (Ekrem Bora) takım elbise hastası ve kadınlardan hoşlanan bir dolandırıcı, İzzet (İzzet Günay) küçük yaşta annesini doğramış biri, Fikret (Fikret Hakan) sübyancı, Eşref (Eşref Kolçak) eski bir hırsız (filmin ilerleyen dakikalarında kendisinin emekli bir komiser olduğunu öğreniyoruz), Orhan (Orhan Günşiray)'ın ne olduğunu ben çözemedim. :) Bu kamyoncu arkadaşlar konvoy halinde giderken bir dinlenme tesisinde mola verdiklerinde taşıdıkları yükün silah olduğunu öğrenirler ve aynı zamanda vatan aşkıyla yanıp tutuşan bu abilerimiz kendilerini oyuna getiren silah kaçakçısı Manukyan'dan intikam almak için Beyrut yollarına düşerler ve olaylar gelişir ama ne gelişme... O dakikadan sonra filmin konu bütünlüğü tamamen kayboluyor ve aklınıza gelebilecek her şey filmde meydana geliyor. 

Film boyunca sürekli karmaşık mesajlara ve filmle özdeşleşen garip repliklere yer veriliyor. Filmde silah kaçakçısı Manukyan'ın ortağı olarak, filmin çekildiği zamanlarda kötü adam denilince akla ilk gelen isim, hatta uzunca bir süre kötü adam sözünün yerine ismi kullanılan Ceyar (J.R. Ewing)'a da yer verilmesi hoş bir ayrıntı olmuş :)



İzzet Günay'ın aktardığına göre senaryo film çekilmeye başlarken yazılmaya başlamış. Film gidişatı ve senaryonun bu kadar fantastik olması da bunun göstergesi.

Filmin yönetmeni ve senaristi Remzi Jöntürk, bolca Yeşilçam filminde yönetmenlik yapmış (Yıkılmayan Adam, Malkoçoğlu Serisi, Silahlara Veda, Öğretmen Kemal, vs.) dönemin arabesk şarkıcılarına filmler çekmiş ve Banu Alkan'ın oynadığı 1987 yapımı Afrodit filminin çekimine giderken geçirdiği kaza sonucu hayatını kaybetmiştir.

Filmin müziği Ersen ve Dadaşlar'ın Ersen'i tarafından yapılmıştır.

"Siz bize bakmayın, biz hep sizin baktığınız yerlerde olacağız..."


Üzerine anlatılacak çok şey olan filmi kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim...

31 Aralık 2011 Cumartesi

Noel mi Güneş Festivali mi?

Evet arkadaşlar, Yip Man olarak ilk yazımı yazıyorum. Ciddi heyecan ve tereddütler içerisinde giriştiğim bu görevde bolca pot kıracağımdan şüpheniz olmasın :)

Şimdi gelelim gündem maddemize... Dedim madem yılbaşı, noel zamanındayız ilginç bir detayı paylaşayım dedim.

(Önemli Not : Birazdan yazacağım cümleyi Vikipedi'de Noel diye aratırsanız aynen görebilirsiniz. yine de emeğe saygı:))
"Noel, her yıl 25 Aralık tarihinde İsa'nın doğumunun kutlanıldığı Hıristiyan bayramı. Ayrıca Doğuş Bayramı, Kutsal Doğuş veya Milât Yortusu olarak da bilinir."


Buraya kadar okuyanlar, "Eee ne olmuş? Şimdi müslüman bir ülkede ne diye bu bayram kutlanıyor diye blog mu yazılır, çok yaratıcısın Yip" diyecektir.

Şimdi gelelim sadede...
Tarihe meraklı olanlar belki bilirler ama çok da bilinen bir detay olmadığından dolayı sizinle paylaşmak istedim. Bilindiği üzere İsa, Roma İmparatorluğu topraklarında doğmuştur ve döneminde Hristiyanların sayısı 3 haneli sayılara ulaşamamıştır. İsa'dan sonra, Roma'da Hristiyanlık resmi din olunca İsa'nın doğum günü olan 25 Ekim tarihi festival olarak kutlanmaya başlanmıştır. Ancak halk bu güne fazla itibar etmemiş, eski Roma festival tarihlerinde coşkulu kutlamalar yapmaya devam etmiştir. Bunu gören vizyon sahibi!!! bir zat da "madem öyle, işte böyle" demiş, İsa'nın doğum gününü Romalıların en meşhur festivali olan güneş festivali gününe eşitlemiştir. Yani 25 Aralık. O günden beri de Noel 25 Aralık tarihine alınmış oldu.

Yani bu gereksiz bilgiye gerek var mıydı? Sanırım yoktu:) Neyse, yavaştan tombalaya geçiyorum ben arkadaşlar. Bir sonraki gereksiz yazımda karşınızda olmak dileğiyle...
Herkese mutlu yıllar.

30 Aralık 2011 Cuma

Manası çok derin...

Merhaba,

2011'i geride bırakırken, bizim de yazacak şeylerimiz olduğuna dair bir düşüncenin hasıl olması sonucunda meydana geldi bu blog.

Blogu iki kişi yazacağız. İlk blog tecrübemiz olacağından dolayı bir heyecanla işe giriştik fakat daha isim bulma aşamasında kitlenip kaldık. Bulduğumuz alan adları kullanıldığından dolayı epey bir ismi es geçtik (Yıl olmuş 2012, blog yazmaya daha yeni başlarsan olacağı bu tabi). Sonunda "debdebeli" isminde karar kıldık. 

Debdebe kelimesi görkem, gösteriş, şaşaa, şatafat anlamına gelmekte. Kelimenin köküne inecek olursak, Arapçada  kısa adımlarla ve ayağını vurarak yürüme, at nalı sesi, davul sesi anlamlarına gelmektedir. Türkçe ve Farsçada ise maiyetiyle yürüyen hükümdarın gürültüsü anlamında kullanılmıştır. 

Başlık olarak ise "Manası çok derin..." (Umudumuz Şaban filmindeki unutulmaz replik)'i seçtik. Mananın çok derin olması ya da olmaması şartı aramadan her konuda söyleyeceklerimizi vakit buldukça buradan paylaşmaya çalışacağız. 

Yazdıklarımız sizlere ulaşırsa ne mutlu bize...